Wednesday, June 22, 2005

Yetkili (bilimkurgu öyküsü)

- Buradalar.

Dedi, nasıl devam ettiğini sadece o ikisi bilebildi ama devam etti:

- Çok uzun zaman geçmemiş, ama yeteri kadar değişiklik yapmışlar.

Jüpiter’in dışında, büyük gazdan küreyi belirgin bir hilal şeklinde görecek kadar yakında büyük bir karaltı halinde sessizce bekliyordu. Dünyadan hiçbir radyo teleskoba görünmüyordu.

- 1960’lı yıllarda bir komedi filmi çekmeyi başarabilmiş sadece.
- Büyük bir başarısızlık, diye hayıflandı öteki.

İki yaratık kendilerince konuşuyorlardı ama homurtuydu duyulan sadece.

- Çok sayıda insana ulaştık mı?
- Yeterince...
- Uyanışa ne kadar zamanda hazır olacaklar?
- Savaşa engel olmak için şu an bütün bütün bir yenilgi senaryosu yazdık insanoğlu için. “Görüntüde” sadece tabii.
- Bir önceki başarısızlığı düşünecek olursak ben yine de hayalci olmayalım diyorum.
- İçlerinden yetkili birini seçtik, herşeyi anlatacağız. Diğer haberdar olanlar da yetkilinin sözlerini dinleyecek.
- Bizim geleceğimizi biliyorlar. Mesih beklentisiyle alay ediyorlar. Biyolojik evrim karşıtı olanlar neredeyse afaroz ediliyor.
- Bunlar önemsiz şeyler. Detaylar sadece. Asıl tahribat korkunç. Bütün kitle iletişim araçlarını işgal etmişler. Bu küçücük mavi gezegendeki tahribat benim galakside gördüklerim içinde en korkuncu.

Birkaç yüz milyon kilometre ötede, dört tipte “insan” vardı. Sadece bir adet “Yetkili”, sayıları yüzü bulmayan “Haberdar Olan”, sayıları milyarlarca olan köleler ve “Onlar”. “Onlar” da kendilerine insan diyordu ama değildiler.

Bir önceki başarısızlık gerçekten büyük olmuştu. Bütün gezegen gülmüştü. “Yetkili” seçilmişti. “Yetkili” çalışmıştı. Bütün mesajları verdi, dünya çapında gösterilen bir film çekilmesini sağlamıştı, ama bütün insanlık anlatılanları ironi zannetmişti. Çok sevilen bir komedi filmi oldu ama etkisi nedense çok kısa sürdü, hemen unutuldu. Yapımcılar filmin adını da değiştirmeye zorlanmışlardı. Çok zekice planlarla, abartarak, tehdit ederek, gizlice...

“How to murder your wife – Karınızı nasıl öldürürsünüz”

Eski “Yetkili” çok kısa bir süre önce acılar içinde ölmüştü. Yeni bir yetkili seçilmişti. Bambaşka ve daha güçlü biri.

- Son yıllarda iş iyice çığrından çıktı. Dedi. Bütün gezegende herşey onlar için. Artık alenen savaş ilan etmekten hiç çekinmiyorlar. Bütün dillerde yaptıkları yayınlarla, kendilerini zavallı olarak gösteren sözler kullanarak acındırıyorlar.
Bilgiççe homurdandı. Dev teleskopla mavi gezegene bakmaya devam ederek dertli dertli iç geçirdi:

- Aldebaran 3 teki manzarayı hatırlıyor musun? Uyanış’tan sonra gerçek yüzleri ortaya çıkmıştı... Korkunçtu... Bütün gezegen “Asalak”lardan kurtulmak için ne yapacağını bilemez halde çılgına dönmüştü. Köle ettikleri tarafından köle edileceklerini anladıklarında sakinleşmiş ve kabullenmişlerdi.

“Asalak” dediği anda hep yaptığı ve yapmaya mecbur olduğu vücut hareketlerini tekrar etti. “Onları” andığında yapılması mecbur olan hareketleri.

- Mantıklı olmadıklarını biliyorlar. Lider olmadıklarını biliyorlar. İtaat etmeleri gerektiğini biliyorlar. Ama yine de kendilerine hakim olamıyorlar. Pişman olmuyorlar. Efendilerini değiştiriyorlar, değiştirmek için bütün güçleriyle çabalıyorlar, değişim gerçekleştikten sonra yine mutlu olmuyorlar efendilerini değiştiği için aşağılıyorlar.
- Bu mavi gezegende çok sinsice başka bir yol bulmuşlar gözden kaçırıyorsunuz... Biyolojik olarak bağımlı kılmışlar. Ve gen haritalarını değiştiriyorlar. Çok sabırlılar. Sabırla sıralarının gelmesini bekliyorlar. Hem biyolojik hem de duygusal mecburiyet rolünü üstleniyorlar. Zavallı köleler, en güzel sanat eserlerini ortaya koyuyor, şaheserler inşa ediyorlar. Tac Mahal'i hatırlıyorsun değil mi? Gezegendeki herkesi kendilerine benzetecekler. Artık çok az kişi sakal bırakıyor. Artık bıyık bırakanlar kendilerine iş bulamıyor, açlık ve sefalet tehlikesi altında kalıyor. Gezegendeki başka türlerin derilerini yüzüyorlar, daha güzel görünmek için.
- Kendi silahlarıyla vuruldukları da oluyor.
- Nasıl?
- Yavruları en büyük zaafları. Ama intikamlarını almakta gecikmiyorlar. Yavruları yetişkin birey olduğunda “Asalak” olanlarla işbirliği yaparak diğer eşeyi yok ediyorlar. Hem de için için... Çok sıkı bir takım oluyorlar.
- Bence en büyük zaafları bu değil.
- Nedir?
- Kendi bireyleri arasında milyonlarca yıldır değişmeyen, galaksinin her köşesini harabeye çeviren bitip tükenmek bilmeyen savaş...
- Ama burada böyle bir savaş yok?
- Çünkü buradaki köleleri paylaşmak şu an onlar için sorun değil... Kölelerin sayısı azaldığında tekrar görmek ister misin burayı?
- Sayıları azalıyor zaten... O yüzden buradayız... İşimize bakalım...
- Yetkili geldi mi?
- Evet içeride... Türkiye’den geldi...

“Yetkili” yanlarına geldiğinde homurtular değişti insan sesine benzemeye başladı. “Yetkili” konuştu, nefes bile almadan, ara vermeden konuştu...

- Birbirleriyle kavga eden köleleri gördükçe üzülüyorum. Televizyonda her gün üremeyle ilgili yayınlar yapıyorlar. Büyük işyerleri başta olmak üzere artık sadece onlar işe alınıyor. İşsiz, aç, erken yaşlarda ölen kölelerin sayısı artıyor. Bütün bakterilere, virüslere, kansere karşı kölelerin direnci kalmadı. Kendi üreme ritüellerini bütün gezegene gayet doğalmışcasına yaydılar. Onlar için fabrikalarda zavallı köleler tarafından açlık pahasına üretilen ürünler gezegen çapında pazarlanıyor artık. Son elli yılda pazarlama bilimini keşfettiler. Reklamcılığı keşfettiler. Kendilerini pazarlıyorlar. Onlar gibi olmak artık dünyadaki en makbul şey. Görüntünüz bile onlara benzemeli. Yoksa sizi bağladıkları biyolojik silahlarını sizden uzak tutuyorlar. Korkunç... Geçen gün TV’de gördüm... Bir “Asalak” kölesinin yüzünde çıkan tüylere dokunuyor ve iğreniyordu. İğreniyordu! Zavallı köleler... Günde neredeyse yirmi saat çalışan köleler biliyorum... Sadece “Asalakları” mutlu etmek isteyen köleler... Asla mutlu olmayan “Asalaklar”.
- Seni çok iyi anlıyoruz sayın “Yetkili”. Ama inanın ki bütün galakside çok daha korkunç manzaralar gördük. “Asalaklar” böyledir. Sadece yoketmeyi bilirler. Sadece tüketirler. Hayatı ürettikleri bir yalandır. Onlar gelmeden evvel siz yine üretebiliyordunuz... Onlara ihtiyacınız yok, ama şu an için bunu unuttunuz. Ama az kaldı... Senin çabalarınla “Uyanış” gerçekleşecek.
- Bu ağır bir sorumluluk. Yüzbinlerce yıllık direnişimiz ülkemde hala devam ediyor ama artık bizim de direncimiz kırıldı.
- Artık git... Ve “Uyanış”ı başlat.


Kağıtları masanın üzerine bıraktı. Sakinleştiricinin etkisiyle en az beş saat daha uyuyacak olan adama baktı. Çok tipik bir vaka idi. En ufak bir orijinallik yoktu. Bilimsel bir makaleye konu edilecek bir hali yoktu. Rodin’in düşünen adam heykelinin yanından geçip yemekhaneye giderken aklından işte bunlar geçiyordu. Doçent olabilmesi için ona çok daha orijinal birşeyler lazımdı.

No comments: